45,60,90 KİMİN ÖLÇÜLERİ?
Erdoğan AKDUMAN
Önce 45, sonra 60, daha sonra da 90 dakikaya ulaştı televizyon dizileri…
Eskiden 36 kısım, tekmili birden diye kocaman yazardı sinema salonu önündeki fener afişte. Koşar giderdik çocukluk çağımızda. Öğle saatlerinde girer akşama doğru çıkardık biz okul kaçkınları. İşsiz güçsüz, yapacak hiçbir şeyi olmayan, sinemaya vakit öldürmek amacıyla giden insanlarla birlikte…
Yurdum insanının hayatında televizyon çok önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedenleri ve sonuçları elbette tartışmaya değer niteliktedir.
Ancak, televizyonları besleyen “DİZİ FİLM” lerin yaratıcıları olan senaryo yazarları, yönetmenler, oyuncular ve tüm teknik ekibin durumu da tartışmaya değer nitelikte.
Ve diyorum ki,dizi film sürelerinin süratle kısaltılması gerekmektedir.
Bunun nedenlerini kısaca üç boyutta irdeleyebiliriz.
1-İnsani boyut
2-Yasal boyut
3-Kalite boyutu
1-İNSANİ BOYUT
Normal bir sinema filmi süresi olan 90 dakika, bir bölüm dizi filmin süresidir artık ve 4-5 günde çekimi tamamlanmak zorundadır. Bunun için de günde 20 saate varan çalışma temposu gerekmektedir. Bu durum her hafta böylecene süregitmektedir.
Bu kadar saat çalışan ve bu çalışma temposunu her hafta tekrarlayan biri, insani boyutlarda yaşıyor olabilir mi?
Bu kişinin nasıl bir hayatı olabilir ki?
Evliyse eşi,çocuk ya da çocuklarıyla ilgilenme şansı mümkün mü?
Uyumak için bile yeterli zamanı olmaz.
Anne-baba-kardeş ve çevre ilişkileri düşünülemez.
Sosyal hayat bitmiştir.
Bu durum eş ve çocuk sorunu hariç,bekar biri için de geçerlidir.
Bu tempoda uzun süre çalışan birinin ruh ve beden sağlığı acaba ne durumdadır?
2-YASAL BOYUT
İş yasalarımız her ne kadar istenilen düzeyde olmasa da var olan düzey içinde bile
sınırlar çoktan aşılmıştır. Yasaların öngördüğü hiçbir şart uygulanmıyor.
Günlük çalışma saati…
Haftalık çalışma saati…
İş güvenliği ve sağlığı…
Fazla mesai…
Sigorta…
Ve diğer yasal haklar…
Kısaca, yasal yaptırımlar uygulanmıyor.
(Uygulayan ya da uygulamak için elinden geleni yapan kuruluşlarımız elbette mevcuttur.
Onlar lütfen alınmasınlar.)
3-KALİTE BOYUTU
Yasaların uygulanmadığı,insani değerlerin yok olduğu bir ortamda kaliteden söz edilebilir mi?
Senaryolar birbirine benzer…
Türkçe,Türkçe olmaktan çıkar. Karakterler karton tipler haline dönüşür.
Filmlerin çekim planlaması tekdüzeleşir…
Bütün dizi filmlerin çekim planları birbirinin kopyası gibi olur.
Oyuncular, hareket eden insan figürlerine dönüşür.
Teknik gelişemez. Yenilikler yapılamaz… Teknik hatalar çoğaldıkça çoğalır.
Kısaca değindiğim bu olgular nedeniyle dizi film süreleri Avrupa standartları çizgisine çekilmelidir.
Kimseyi suçlamıyorum. Böyle bir niyetle kaleme almadım bu yazıyı. Ama diyorum ki, kurumlar-kuruluşlar-şahıslar el ele verelim ve sorunu çözelim. Bu güne kadar bu amaçla iyi niyetli toplantılar yapıldı. Televizyonların yetkilileri, yapımcılar, eser sahipleri ve çalışanlar bir araya geldi. Yapılan toplantılar toplantı çizgisinde kalmasın. Bu sorunu çözelim.
Sonra da sonun çözmenin huzuru içinde yeniden el ele verelim ve süratle diğer sorunları ele alalım sinema-televizyon alanında çalışanların insanca yaşam koşullarını yaratabilmek adına.
Dostça selamlar.
Erdoğan Akduman