8 Temmuz 2008 Salı

YETKİ BELGELERİ

Değerli üyelerimiz,

Yönetime geldiğimizde tek bir kişinin bile yetki belgesi yoktu.Aylarca yetki belgesi peşinde koştuk.Çünkü yetki belgesi olmayan bir meslek birliğinin dernekten farkı kalmaz.Meslek birliğinde sadece üye olmak hiçbir anlam ifade etmez.Bir eserinizin,birkaçının ya da tümünün yetkisini SİNEBİR`e bırakmalısınız.Kısacası SİNEBİR yetki belgeleriyle işlevselleşir.Bu,yasal bir zorunluluktur.Bunu biz değil,yasalar dayatmaktadır.Yetki belgelerinin kötüye kullanılmasıda mümkün değildir,olanaksızdır.
Hukuki özne olmamız için tek seçenek yetki belgesidir.Yetki belgesi,hak ve hukuk ülkesine girebilmenin pasaportudur.Nasıl ki pasaport olmadan yurt dışına çıkamıyorsak,yetki belgesi olmadan da olduğumuz yerde kalırız,hak ve hukuk ülkesine giremeyiz.
Bugün itibariyle 152 üyemiz bulunmaktadır.Üyelerimizden ancak 53`ü yetki belgesi vermiş bulunuyor.Bu sayının üye sayısıyla eşitlenmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar,

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile telif hakları konusunda masaya oturacağız ve sözleşme imzalayacağız.Bakanlıktan sonra aynı işlemi TRT ile yapacağız.Daha sonrası içinde yol haritamızı çizdik.Gelişmeleri sizlerle paylaşacağız.Ne varki,alacağımız haklar sadece yetki belgesi verilen eserler için geçerli olmaktadır.Böylesi bir durum yine bizim değil,yasaların göstergesidir.Yetki belgesi vermemiş olan arkadaşlarımız,lütfen bir an önce versinler ki,tarafların karşısına güçlü çıkabilelim.


Eserlerimiz, teliflerimiz ve geleceğimiz için.
Bizler sinema eser sahipliği alanında gördüğü düşleri beyaz perdeye ve beyaz cama aktaran sanatçılarız.
Bizler Türk sineması için değeri parayla, pulla ölçülemeyecek önemde insanlarız. Ne yaptığını, nasıl yaptığını bilen profesyonelleriz. Eserlerimizle toplumun nabzını tutan, toplumun ruhunu yansıtan özel insanlarız.
İster yönetmen, ister senaryo yazarı, ister film müziği yapan besteciler olarak, hangi meslek dalından, hangi dernekten, hangi siyasi görüşten olursak olalım, hava kadar su kadar vazgeçilmez bir değer olan haklarımız ve takibi konusunda, hepimizin birleştiği, birlikte mücadele edeceğimiz tek örgüt meslek birliğimiz SİNEBİR dir.
Sinema sektöründe tüm dünyada meslek birlikleri, eser sahipliği alanında olmazsa olmaz örgütlerdir.
Eserlerimizin mali haklarını akılla, mantıkla, hukukla, ahlakla, izah edilemeyecek şekilde de olsa, bağlantı hak sahibi yapımcılara devretmiş bile olsak, eserlerimizin biricikliği üzerinden toplumla teması yoluyla ortaya çıkan ve hiç kimsenin, hiçbir gücün elimizden alamayacağı, toplumun beğenisinden gelen çok ama çok özel bir hakkımız var: Telif haklarımız.
Telif haklarından iki yıldır elde edilmiş ve bundan sonra üretimlerimizle edilmeye devam edecek olan, yıllar sonra çocuklarımıza bırakacağımız onur kadar, Teliflerden doğan mali kazanımlarımız da var.
Şimdi devletin hazinesinde sahipleri olan bizleri bekleyen on milyonlarca liradan bahsediyoruz.
Cep telefonlarından, televizyonlara kadar her türlü elektronik cihazın satışında kesilen binde 6lık pay sadece ve sadece eser sahipleri, bağlantı hak sahipleri ve komşu hak sahiplerini bekliyor.
Bugün komşumuz Yunanistandaki meslektaşlarımız, toplumlarına iletimden doğan teliflerden on milyonlarca Euronun %55ini alabiliyorlar. Bu öylesine büyük bir gelir ki, oradaki ve tüm dünyadaki meslektaşlarımız geleceklerine güvenle bakabiliyorlar. Oysa biz?
Bizler bugüne kadar örgütlü olamadığımız için geleceğimizi güven altına alacak bu fırsattan hep mahrum kalmıştık. Ama şimdi SİNEBİR içinde örgütlendik ve teliflerden doğan haklarımızı kuruşuna kadar alacağımız bir sistemin içine girdik.
Şimdi geleceğimizi dünyadaki meslektaşlarımız kadar güven altına almamızı sağlayacak, teliflerden doğan haklarımızı elde etmenin, gücümüze güç katmanın, meslek birliğimizi dünya standartlarında bir yapıya kavuşturmanın tam zamanı.
Şimdi sinema alanındaki tüm eser sahiplerinin, eser yetki belgelerini doldurup, telif sisteminin içine girmesinin zamanı.



23 Mayıs 2008 Cuma

TELİF HAKLARINDA BİR DÖNÜM NOKTASI


Tv'de oynayan dizi tekrarlarından telif alma konusunda eser sahipleri olan Senaryo yazarı ve yönetmenler yıllardır bir uğraş vermektedirler. Film müzikçileri meslek birliklerinin altyapıları sağlam olduklarından bu işi çoktan halletmişlerdi.

Sinebir ve benzer meslek örgütleri bu hakkı almak için uğraşıyorlar. Ancak bu kez komşu haklar alanında çok önemli bir gelişme oldu.

Oyuncu arkadaşımız Fatih Altın'ın yıllarca süren "Hayat Bilgisi" dizisinin tekrar yayınlarından talep ettiği "TELİF" davası 22.05.2008 tarihinde İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde sonuçlandı. Ve davayı kazandı.

Bu bir ilk.... Ve yeni bir sayfa açıldı. Fatih Altın arkadaşımızı ve Avukatı Banu Kan'ı yürekten kutluyoruz. Bu davanın hakimini de verdiği karar nedeniyle coşkuyla alkışlıyoruz.

Bu karar bir emsal teşkil edecek ve diğer hak sahipleri de açılan bu yoldan girecektir.

YOLUMUZ AÇIK OLSUN...

1 Mayıs 2008 Perşembe

TELİF HAKLARI PROTOKOLU


Sinema ve Müzik Eserlerinde
Telif Haklan Protokolü


Sinema ve Müzik Eserlerinde Telif Haklan" konusunda


Marmara Üniversitesi İletişim
Fakültesi ile MÜ-YAP (Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği) ve
SİNEBİR (Sinema Eserleri Sahipleri Birliği) arasında yapılan çalışmalar sonucunda bir protokol imzalandı.

30 Nisan 2008 tarihinde saat 14.OO'da Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne imzalanan protokolden sonra "Sinema ve Müzik Eserlerinde Telif Hakları" konulu konferans gerçekleşti.

İki ayrı oturumda gerçekleşen ilk toplantı Müzik alanında oldu,


Katılımcılar:
Prof.Dr Esra Biryıldız (Oturum Başkanı)
Bülent Forta – MÜYAP
Ali Rıza Binboğa MESAM
Oğuz Müftüoğlu – Telif Hakları avukatı

ikinci toplantı zinema alanında oldu
Katılımcılar
Prof Dr Şükran Esen (Oturum Başkanı)
Yılmaz Atadeniz SESAM
Erdoğan Akduman SİNEBİR
Av.Sabri Kuşkonmaz SİNEBİR ve SENDER


TELİF HAKLARI SAYGI PROTOKOLÜ


Saygı Protokolünün Tarafları ve Yaklaşımları;

A- Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği –SİNEBİR;

Sinema Eserleri Sahipleri meslek Birliği (SİNEBİR), 5846 sayılı Fikir
Ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 42. maddesi gereğince kurulmuş olup, anılan yasadan al-
dığı yetki ve sorumluluk ile, üyelerin fikri hak ihlali karşısında hakkını korumak, gerek-
li yasal önlemleri almak, dava ve takip işlemlerini yapmak, resmi ve özel kurum ve kişi-
ler nezdinde üyeyi temsil etmekle görevlidir.
Bu görevlerin yanısıra, sinema ve sanat alanındaki tüm üretimlerin ve yaratımların geliştirilmesi, toplumsal düzeyde sinema eserlerinin yaygınlaştırılması, yaratım ürünü eserlerin mali ve manevi haklara saygı içinde kullanılması, izlenmesi, satın alınması... için telif hakkına saygı ve telif hakkı konusunda bilgi ve bilinç oluşumunun gerekliliğinden hareketle, sayılan tüm bu konularda çalışan, etkin işleve sahip bir meslek birliğidir.

B-Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü-EĞİTİM KURUMU
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü, sinema
ve televizyon sektörüne gerek bilimsel/akademik alanda, gerekse teknik/uygulama alanında nitelikli donanımlı kişiler yetiştirerek, ülkenin sinema ve televizyon alanında sanatsal ve kültürel ilerlemesi, gelişmesi ve yükselmesi konularında öncelikle yasaların verdiği görevle yükümlü bir eğitim kurumudur.
Sinema teelvizyon alanındaki tüm eserlerin yaratıcı düşünsel çaba ve emekle oluşturulduğu gerçeği ve bilinciyle, bu alandaki gelişme ve ilerlemenin, öncelikle hakların ve hak sahiplerinin korunması ile mümkün olduğu gerçeğine inanan Eğitim Kurumu, bu alandaki eser sahiplerinin fikri mülkiyetle ilgili haklarının takip, tahsil ve korunması ile görevli meslek birlikleri ile centilmenlik anlaşması yapılmasını öngörmüştür. Hak kültürü, bir eğitim sorunu olmakla, Eğitim Kurumu bu anlayışı ülkemize egemen kılma amacını taşımaktadır.

C- İlkeler ve İşleyiş;


1- Sinebir ve Eğitim Kurumu, yukarıda yer alan anlayış ve yaklaşmlar içinde; Sinebir
üyelerinin mali ve manevi hak sahibi olduğu ve Sinebir’in yetkilendirildiği tüm eserlerin Eğitim Kurumunda kullanılırken -ticari dolaşıma sokulmaksızın- Eğitim Kurumu bünyesinde ve öğrencilere eğitim amacıyla izletilmesi, gösterilmesi, kısacası, 5846 sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, 24. maddesinde yer alan temsil mali hakkının ve 25. maddesinde yer alan umuma iletim mali hakkının kullanılmasına onay vermeyi kabul etmiştir.

2. Bu uygulamanın ülkesel planda örnek olması amacıyla, Eğitim Kurumu, yasal ve teknik olarak Sinebir üyesi olmamakla birlikte; gerek 5846 sayılı FSEK’in amaç maddesinde yer alan “hakları belirlemek korumak” esası ve Sinebir tüzüğünde yer alan “eserlerin, eser sahiplerinin ortak çıkarlarını korumak, 5846 sayılı kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamaktır.” amacı doğrultusunda ve yine tüzükte yer alan “yararlanan üye” türünün son cümlesindeki statüye benzer bir fahri centilmenlik ilişkisi içinde olması kabul edilmiştir.

3. Eğitim Kurumu bu işleyiş içinde esasen yapılageldiği gibi, telif hakkı kavramı, kültürü ve eğitimi amacılya Sinebir’ i öğrencilerine tanıtacaktır. Sinebir tarafından yapılacak ve kamuya açık tüm toplantı, panel vb gibi çalışmalar katılım konusunda öğrenciler bilgilendirilecektir.

4- Sinebir, Eğitim Kurmunun yapacağı 3. maddede benzer nielikteki çalışmalar konusunda katkı ve katılım için üyelerini bilgilendirecektir.

5- Taraflar, esasen FSEK 34. maddesi kapsamında olan eser kullanımları da dahil olmak üzere, tüm ülkeye yazılı kültür uygulaması için örnek olması amacıyla, anılan esrlerin Eğitim Kurumu bünyesinde temsil ve umuma iletim mali hakların bedelsiz kullanımında bu belge ile anlaşmışlardır.

6- Eserler konusunda Sinebir Eğitim Kurumuna teklif ve tavsiyelerde de bulunabilecektir. Eğitim Kurumu, kendi eğitim programına uyması koşuluyla teklif ve tavsiyeleri de değerlendirmeye alabilecektir.

7- Eğitim Kurumu, bu centilmenlik sözleşmesini öğrencilere duyuracaktır. Ayrıca, mali hakları kullanılan eserlerle ilgili olarak da her öğretim ylı sonunda Sinebir’e kayıtlar için eser listesi verecektir.

8- İşbu centilmenlik sözleşmesi, taraflara hiçbir mali hak ve yükümlülük getirmemekte olup, tamamen eğitim, sosyal ve kültürel amaçlı bir karşılıklı saygıya dayanan iyiniyet belgesi olarak hazırlanmış ve kabul edilmiştir.

9- İşbu iyiniyet belgesi, yaptırım hükmü de içermemekte olup, belgenin ihlal hükümlerine taraflarca gerek duyulmamıştır. Zira, ihlal halinde tek çözüm merci kamuoyu ve taraf vicdanıdır.

10- İşbu belge taraflara hiç bir borç yüklemeyen bir iyiniyet belgesi olmakla birlikte, teknik/idari/yasal vb gereklilik veya zorunluluk halinde, her iki taraf da, tek taraflı olarak, hiçbir ihtar veya ihbara gerek olmadan belge ile bağlı olmadığını; karşı tarafa posta eliyle yazılı olarak, veya internet ortamında elektronik posta iletisi ile bildirdiği anda, belge hükümsüz hale gelecektir. Başkaca hiçbir işlem yapılmacaktır.

11- Taraflar 11 maddeden oluşan işbu iyiniyet ve saygı çerçevesindeki centilmenlik ve işbirliği protokolünün tüm maddelerini okumuş, kabul ederek 30-4-2008 tarihinde imzalamışlardır.

İmza tarihi, geçerlililiğin başlangıç tarihidir.

15 Nisan 2008 Salı

Sinema Destek Başvuruları



Sinema Destek Başvuruları 20 Mayıs 2008 Günü Saat 12:00'de Sona Erecek


13 Kasım 2005 tarih ve 25642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sinema Filmlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde; 2008 yılı ikinci dönem Sinema Destek Başvuruları 14 Nisan-20 Mayıs 2008 tarihleri arasında yapılacaktır.
Bakanlığımıza yapılacak tüm sinema destek başvurularının bir dilekçe ile aşağıda yayınlanan başvuru formu ve istenilen belgelerden oluşacak 12’er adet proje dosyası ile birlikte 14 Nisan-20 Mayıs 2008 tarihleri arasında (en geç 20 Mayıs 2008 Salı günü saat 12.00’ye kadar) Bakanlığımız Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğünde olacak şekilde yapılması gerekmektedir. (Postada doğabilecek gecikmeler kabul edilmeyecektir.)
UYARIBakanlıktan daha önce destek alan yapımcılar, geri ödemesiz verilen desteklerde söz konusu projelerini tamamlayıp teslim etmeden , geri ödemeli verilen desteklerde ise projelerini teslim edip geri ödemelerini tamamlamadan ikinci kez destek başvurusunda bulunamazlar.


PROJE DESTEĞİ BAŞVURUSU -




FİLM YAPIM DESTEĞİ BAŞVURUSU -




YAPIM SONRASI DESTEĞİ BAŞVURUSU -





Adres: Telif Hakları ve Sinema Genel MüdürlüğüAnafartalar Cad. No:67 Eski Adliye binası Ulus/ANKARA

Film yapım ve yapım sonrası desteği için:

Tel : 0 312 310 00 26 / 319–321 0 312 310 03 21 / 319–321

Proje desteği için:Tel : 0 312 310 00 26 / 147–270–3500 312 310 03 21 / 147–270–350

Fax: 0.312.309 07 73

10 Nisan 2008 Perşembe

45 60 90 Kimin Ölçüleri ?

45,60,90 KİMİN ÖLÇÜLERİ?

Erdoğan AKDUMAN

Önce 45, sonra 60, daha sonra da 90 dakikaya ulaştı televizyon dizileri…
Eskiden 36 kısım, tekmili birden diye kocaman yazardı sinema salonu önündeki fener afişte. Koşar giderdik çocukluk çağımızda. Öğle saatlerinde girer akşama doğru çıkardık biz okul kaçkınları. İşsiz güçsüz, yapacak hiçbir şeyi olmayan, sinemaya vakit öldürmek amacıyla giden insanlarla birlikte…
Yurdum insanının hayatında televizyon çok önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedenleri ve sonuçları elbette tartışmaya değer niteliktedir.

Ancak, televizyonları besleyen “DİZİ FİLM” lerin yaratıcıları olan senaryo yazarları, yönetmenler, oyuncular ve tüm teknik ekibin durumu da tartışmaya değer nitelikte.
Ve diyorum ki,dizi film sürelerinin süratle kısaltılması gerekmektedir.
Bunun nedenlerini kısaca üç boyutta irdeleyebiliriz.

1-İnsani boyut
2-Yasal boyut
3-Kalite boyutu


1-İNSANİ BOYUT
Normal bir sinema filmi süresi olan 90 dakika, bir bölüm dizi filmin süresidir artık ve 4-5 günde çekimi tamamlanmak zorundadır. Bunun için de günde 20 saate varan çalışma temposu gerekmektedir. Bu durum her hafta böylecene süregitmektedir.
Bu kadar saat çalışan ve bu çalışma temposunu her hafta tekrarlayan biri, insani boyutlarda yaşıyor olabilir mi?
Bu kişinin nasıl bir hayatı olabilir ki?
Evliyse eşi,çocuk ya da çocuklarıyla ilgilenme şansı mümkün mü?
Uyumak için bile yeterli zamanı olmaz.
Anne-baba-kardeş ve çevre ilişkileri düşünülemez.
Sosyal hayat bitmiştir.
Bu durum eş ve çocuk sorunu hariç,bekar biri için de geçerlidir.
Bu tempoda uzun süre çalışan birinin ruh ve beden sağlığı acaba ne durumdadır?

2-YASAL BOYUT
İş yasalarımız her ne kadar istenilen düzeyde olmasa da var olan düzey içinde bile
sınırlar çoktan aşılmıştır. Yasaların öngördüğü hiçbir şart uygulanmıyor.
Günlük çalışma saati…
Haftalık çalışma saati…
İş güvenliği ve sağlığı…
Fazla mesai…
Sigorta…
Ve diğer yasal haklar…
Kısaca, yasal yaptırımlar uygulanmıyor.

(Uygulayan ya da uygulamak için elinden geleni yapan kuruluşlarımız elbette mevcuttur.
Onlar lütfen alınmasınlar
.)

3-KALİTE BOYUTU
Yasaların uygulanmadığı,insani değerlerin yok olduğu bir ortamda kaliteden söz edilebilir mi?
Senaryolar birbirine benzer…
Türkçe,Türkçe olmaktan çıkar. Karakterler karton tipler haline dönüşür.
Filmlerin çekim planlaması tekdüzeleşir…
Bütün dizi filmlerin çekim planları birbirinin kopyası gibi olur.
Oyuncular, hareket eden insan figürlerine dönüşür.
Teknik gelişemez. Yenilikler yapılamaz… Teknik hatalar çoğaldıkça çoğalır.
Kısaca değindiğim bu olgular nedeniyle dizi film süreleri Avrupa standartları çizgisine çekilmelidir.
Kimseyi suçlamıyorum. Böyle bir niyetle kaleme almadım bu yazıyı. Ama diyorum ki, kurumlar-kuruluşlar-şahıslar el ele verelim ve sorunu çözelim. Bu güne kadar bu amaçla iyi niyetli toplantılar yapıldı. Televizyonların yetkilileri, yapımcılar, eser sahipleri ve çalışanlar bir araya geldi. Yapılan toplantılar toplantı çizgisinde kalmasın. Bu sorunu çözelim.

Sonra da sonun çözmenin huzuru içinde yeniden el ele verelim ve süratle diğer sorunları ele alalım sinema-televizyon alanında çalışanların insanca yaşam koşullarını yaratabilmek adına.

Dostça selamlar.

Erdoğan Akduman

9 Nisan 2008 Çarşamba

FRANSA'DA DİZİ FORMATLARI

FRANSA’DA TELEVİZYON DİZİLERİ FORMATLARI

Malumunuz, bugünlerde senaristleri çok meşgul eden bir konu var: Dizi formatları. SENDER bana Fransa’daki durumu sordu, ben de şöyle bir özet derledim:

Fransa’da televizyon dizilerinde 52 dakikalık Amerikan formatına geçiş doğrusu biraz güç oldu. Ne de olsa sinema formatı kültüne inanan ve televizyonu küçük gören senaristlerin memleketiydi burası. Ve elbette ki 52 dakikaya geçiş, burada derhal 90 dakikalık filmlerin sonu anlamına gelmedi. Şimdi herkes hemfikir ki, iki formatta da çalışmak mümkün. Asıl sorun parada. Aynı bütçeye daha uzun film çektirmek, kanalların işine geliyor elbette. Ve genellikle belli bir prestiji olan yazarlar, kanallarından arzu ettikleri formatı “koparatabiliyorlar.”

Bu tip ortak kararları alan komisyonlarda senaristlerin olması çok önem taşıyor. Yani sektörde, televizyonlarda ve yapım şirketlerinde anahtar mevkilerde, karar verme mekanizmalarında muhakkak bir kaç senarist bulunmalı ve her ülkede konjonktüre göre kararlar alınmalı.
Hiç bir zaman Amerikalıların finans kapasitesine ulaşmak mümkün olmasa da Fransa’da yine de prime time, day time ve access prime time kuşaklarında mümkün olduğu kadar çok “fiction” yayınlanmasına çalışıldı. Akşamları üçüncü bir kuşak olmasının endüstriye yararlı olduğu konusunda herkes hemfikir.
52 dakikalık formata geçiş süreci Fransa’da bizdeki süreçten çok farklı. Türk yazarlar zaten hali hazırda varolan dizi yazarlığı sisteminde, sadece süreyi kısaltma savaşını vermekteler. Oysa Fransa’da bu, tamamen sistem değişikliği gibi algılandı çünkü “yönetmen filmi” kavramından vazgeçilmesinden korkuldu. 52 dakikalık formata geçilmesiyle Fransız televiyon yazarlığında büyük değişiklikler oldu, bunların en önemlisi de kollektif yazarlığa geçişti. Tamamen yazar yönetmenliği üzerine kurulmuş bir kültürde, ortak yazı atölyelerinin kurulması Paris’te gerçek bir devrim yarattı.
Kollektif yazarlık meselesine de şöyle bakıyor buradaki senaristler: Yapımcı, farklı ufuklardan gelen çeşitli yazarları bir araya getirmeden önce projesi hakkında, yani neyi, nasıl, kaç paraya anlatmak istediği hakkında iyi düşünmeli.
Dizinin ana konusunu tespit etmek ve ilk bölümü yazmak için genellikle yazarları bir araya getirmeye lüzum yok, nasıl bir prototip ürün için 20 tane mühendis gerekmiyorsa, aynı şekilde konsept ve ilk bölüm yazarken de tek bir yazar yeterlidir hatta daha sağlıklıdır çünkü net ve kesin bir anafikri savunacak kişi odur.
Toplu yazma macerasının daha ucuza geleceğini zanneden yapımcılar yanılıyorlar çünkü sonuçta her yazarın çalışma süresi bölünmüyor. Bir de buna çok uzun tartışma süreleri ekleniyor.
52 dakikalık formata geçişle birlikte, Fransa’da “sanatsal yapımcı” kavramı doğduğuna dikkat çekiliyor: Eskiden 90 dakikalık hikayeyi tasarlayan ve çoğu kez yazan bir yönetmen tipi vardı, oysa şimdi önce yazar sonra da yönetmen var. Yani yapımcı bu ikisinin ortasında yer alıyor ve hikayenin yazardan yönetmene geçişinde projeye sanatsal anlamda refakat edecek donanıma sahip olmak zorunda. Artık yapımcılar okuma provalarına katılıyorlar, öyküyü iyi bilip kasting konusunda fikir yürütüyorlar, senaristleri yönlendiriyorlar.
Yani yapımcının, Amerikalıların “show runner” dedikleri rolü oynaması sözkonusu ki, bu Fransız geleneklerinden çok farklı. 26 dakikalık dizilerde de durum farklı. Daha dinamik, daha kalabalık ekipler var. Yazar sayısı, bir hikaye ekibi, bir de diyalog ekibi olmak üzere 25 yazara kadar çıkabiliyor ve yılda 120 bölüm hazırlanabiliyor.
Başyazarın altındaki iki yazar, hikaye ve diyalog ekiplerini yönetiyor. Hikaye ekibi haftada 26 dakikalık 5 bölüm yazıyor. Bölümlerin kısa ve net yazılması önem taşıyor. Diyalog ekibi de 3 taslak yazıyor, haftada tek toplantı yapıyor.
Bir de çok kısa formatlar, her akşam beş dakikalık bir skeç gibi, orada da her projenin ayrı bir öyküsü olduğunu görmek mümkün.
Bitmez tükenmez reklamlarla kesilen bitmez tükenmez dizilerin memleketi Türkiye’de bakalım durum ne olacak?

İlkbaharın klavyelerinize ilham getirmesi dileğiyle…

Sedef ECER

30 Mart 2008 Pazar

Senaryo Tasdikleri



SİNEBİR” SENARYO TASDİKLERİNE DEVAM EDİYOR

Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği “SİNEBİR” eserlerin mali ve manevi haklarını takip etme yanında senaryoları tasdiklime çalışmalarına devam etmektedir.Birçok arkadaşımız gerek senaryo, gerek projelerini onaylatmak konusunda zorluk çektiğini bilmekteyiz. Noter onayı sayfa başına yapıldığından oldukça yüksek bir fatura çıkmakta, arkadaşlarımızı da alternatif yollar aramaya mecbur etmektedir.Yarı resmi nitelikte bir meslek kuruluşu olan SİNEBİR’in yaptığı onaylar tıpkı noter onayı gibi mahkemelerde kabul edilmektedir.Eserleriniz damgalanarak bir zarf içinde saklanmakta eser sahibine de bu durumu gösteren bir belge verilmektedir.

ÜCRETLENDİRME
PROJE (Sinopsis, trentman, karakterler)…. 20 YTL (20 sayfaya kadar)SENARYO……………………………....................50 YTL

SİNEBİR

İstiklal Caddesi, Atlas Sineması Pasajı, C Blok, Kat:2,

Beyoğlu/İstanbul

Telefon: 0212 293 90 01–2, 0212 251 85 05